Temiz Kömür Masalı
Küresel piyasalarda rekor fiyat artışlarına, elektrik üretim maliyetine, çevreye ve insan sağlığına zararlarına rağmen kömür ve kömürlü termik santrallar Türkiye’de hâlâ bir tartışma konusu.
Kömürün, maden çıkarmadan elektrik dağıtımına uzanan, uzun bir tedarik zinciri var. Kömür üretiminde, işlemede, taşımacılıkta ve tabii ki enerji üretiminde, kısacası her aşamada, iklim değişikliğinin başlıca nedeni olan CO2 emisyonları ortaya çıkıyor.
Kamu ve özel sektör için, elektrik üretiminde tedarik zinciri boyunca uyulması gereken kurallar, çevre mevzuatı ile tanımlanmış durumda. Ancak, özellikle Türkiye’de 50 yılı aşkın süredir faaliyette olan kömürlü termik santralların bazılarının çevre izni yok. Bazılarında ise baca gazı arıtma, kül depolama alanı, atıksu deşarjı gibi insan ve çevre sağlığı açısından kritik öneme sahip sistemler ya bulunmuyor ya da yeterli seviyede çalışmıyor. İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği’nin, öncesinde kamu tarafından işletilen ve daha sonra özelleştirilen 13 santralın çevre mevzuatına uyumunu inceleyen bir raporuna göre, mevzuat bu santrallara uydurulmaya çalışılıyor. Raporda, Kahramanmaraş depreminden zarar görüp faaliyetleri durdurulmadan önce Afşin A santralının izinsiz çalıştığı, Ankara’da bulunan Çayırhan santralının maden sahası için çalışma izni olmadan faaliyetine devam ettiği belirtiliyor. Rapordaki bilgilere göre 13 santraldan dokuzu teknik açıdan ömrünü doldurdu; 2025’te iki santralın daha ömrünü tamamlamasıyla bu rakam 11’e çıkacak.
Eski teknolojilere sahip bu santrallarda atık su ve baca gazı arıtma sistemleri ya kurulamıyor ya da verimli şekilde işletilemiyor. Çevre yatırımları olmayan/eksik olan santralların yıllardır mevzuata aykırı çalışması bir yana, kömürün neden olduğu kirliliği temizleyebilecek herhangi bir teknolojik çözüm bulunmuyor.
Kömürün Temizi Olmaz
Kömür santrallarında sülfür oksit, azot oksit gazları ve PM2,5 gibi zehirli partikülleri tutmak için filtre teknolojilerinin bulunması gerekiyor. Ancak, filtreleri doğru ve etkin bir biçimde kurmak oldukça maliyetli ve verimsiz çalışan bir kömür santralının giderlerini çok daha fazla artırıyor. Bu durum yeni santrallar için de geçerli. Türkiye’de yakın zamanda gerçekleşen tartışmalar bu yatırımları ertelemek üzerine yoğunlaşsa da halk sağlığına olumsuz etkisi nedeniyle santralların filtre takmaları yönünde gelişti. Buna rağmen hâlâ izinsiz ve filtresiz çalışan termik santrallar var.
Türkiye’deki son termik santral, Adana Yumurtalık’ta küresel ölçekte nesli tehlikede olan deniz kaplumbağası yuvalama sahası üzerine yapıldı ve geçen yıl faaliyete geçti. İthal kömürle çalışan termik santralında dumansız baca teknolojisi bulunuyor. Uzmanlar, bacalardan duman çıkmasa da kirlilik miktarının azalmayacağı, kirliliğin daha yukarı ve daha uzağa taşınacağını belirtiyor. Bu çerçevede, baca teknolojisinin erken ölüme sebep olan en önemli kirlilik unsuru PM2,5 oluşumunun engellenemeyeceği, aksine sıcak ve nemli bölgelerde çok daha fazla zehirli partikül maddenin açığa çıkacağına dikkat çekiliyor.
Karbon Yakalamanın Ardındaki Fosiller
Enerji sektörü tarafından kurtarıcı görevi verilen karbon yakalama, kullanma ve depolama (CCS/CCUS) teknolojileri adından da anlaşılacağı gibi termik santralların sadece karbondioksit atığı ile ilgili. İlginç olan tarafı ise, son 50 yılda yakalanan karbondioksit miktarının yaklaşık %90’ı geliştirilmiş petrol üretimi faaliyetlerinde kullanılmış olması. Temel amacı gaz sektörünün yakaladığı karbonu petrol şirketlerine satarak daha fazla petrol çıkarmak olan bu teknolojilerin karbondioksiti yakalaması için %30 oranında daha fazla fosil yakıt kullanmak durumunda. Bu da, fosil yakıtların sistemde kalmasını meşrulaştırıyor.
Güncel analizler, karbon yakalama teknolojilerinden CCUS’in (geliştirilmiş petrol üretimi amaçlı) yakaladığı karbondioksit miktarının %73’ünün yeniden petrol üretimi için kullandığı, geri kalan %27’lik kısmının kalıcı olarak yer altında depolandığını söylüyor. Bununla birlikte, mevcut karbon yakalama kapasitesinin –45 Milyon ton karbondioksit ile– toplam küresel emisyonların ancak %0,1’ine denk geliyor.
Bunun yanı sıra dünya genelindeki aktif karbon yakalama kapasitesinin %55’ini oluşturan 13 CCUS uygulamasını inceleyen çalışmada bugüne kadar hiçbir projenin taahhüt ettiği karbon yakalama hedefine ulaşamadığı belirtiliyor.
Filtrelerin kurulması ile santralların yarattığı gaz kirliliği tam olarak son bulmuyor. Kömürün hazırlanması ve kullanımında çevresel etkileri en aza indiren, verimliliği ve katma değerlerini artıran teknolojilerin var olduğu doğru değil.
Ömürden Çalan Kömür
Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre her dakikada 13 kişi hava kirliliğine bağlı olarak hayatını kaybediyor. Dış ortam kirliliğine bağlı olarak gelişen ölümlerin 1 milyonu fosil yakıtların yanması sonucu ortaya çıkan PM 2,5 nedeniyle gerçekleşti ve bunun yarısından kömür sorumluydu.
HEAL -Sağlık ve Çevre Birliği’nin Türkiye’de kömüre bağlı hava kirliliğinin sağlık etkilerini araştıran çalışmasına göre 1965-2020 arasında faaliyette olan 50MW’dan büyük termik santralı toplam 4,8 milyar TL sağlık maliyetine ve yaklaşık 200 bin insanın erken ölümüne sebep oldu. Bir başka araştırmaya göre ise santralların en verimli ve filtre yatırımlarının en iyi şekilde çalıştığı durumda bile 102 bin insanın erken ölümüne neden olacak.
Kömür: İstisnasız bir Kirletici ve Yok Edici
Kömür; çıkarılmasından yaşam alanlarına elektrik olarak ulaşmasına kadar geçtiği tüm süreçlerde kirliliğe neden oluyor. Doğa, toplum ve ekonomi üzerinde yarattığı yükü hesaplara dahil etmeyen Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) raporları, termik santralların etkilerini olduğundan daha düşük varsayarak uzun vadeli olumsuzları öngörmekte yetersiz kalıyor. Kömür madenciliği ve kömürün termik santrallarda kullanılmasının farklı aşamalarını inceleyen çalışmalar hava, su ve toprak üzerinde detaylı analizler yapıyor. Örneğin, düzenli kül depolama sahası bulunmayan termik santrallardan birini konu alan analiz, bölgeyi besleyen derelerin kirlendiğini ve küllerin yağmur suyuyla ormana sızdığını ortaya koyuyor. Kömür sahalarında heyelanları engellemek için yapılan susuzlaştırma çalışmaları, bulunduğu bölgede su varlığını yok ediyor.
Kömürün Karası, Suyun da Düşmanı
Gezegenin iklim kriziyle birlikte en acil sorunlarından biri haline gelen su, kömürden enerji üretiminin hemen her aşamasında inanılmaz bir yoğunlukta kullanılıyor. 2020 yılında su kaynaklarından çekilen 18,2 milyar metreküp suyun yarısı termik santrallarda kullanıldı. Türkiye, iklim değişikliğine bağlı olarak su stresi yaşayacak ülkeler arasında. Kişi başına düşen bin 544 metreküp kullanılabilir yıllık su miktarı ise termik santral faaliyetleri nedeniyle hem nicelik hem nitelik olarak risk altında.
Kısacası filtre de takılsa da, karbondioksit yakalansa da kömürün neden olduğu kirlilik son bulmuyor. Kömürün temizi olmaz.