Kömür ve Baz Yük Masalı
Türkiye’de yeni kömür santralları yapımını desteklemek için kullanılan iddialardan biri de bu santralların, ülkedeki elektrik şebekesinin dengeli çalışması için gerekli baz yükü sağladığı üzerine. Güneş ve rüzgardan elektrik üretiminin kesintili, yani güneş ve rüzgarın durumuna göre değişkenlik gösterdiği gerekçesiyle, kömür santralları olmazsa ülkemizdeki elektrik şebekesinin sorun yaşayacağı ve elektrik kesintilerinin gündeme geleceği iddia ediliyor. Bu argümanda özellikle kömür santrallarının baz yük santralları olarak vazgeçilmez olduğu ifade ediliyor.
Elektrik sisteminin düzenli çalışabilmesi için anlık, saatlik, ya da haftalık minimum tüketime baz yük deniliyor. Şebekelerin dengeli çalışabilmesi için yaklaşık %35 ile 40 arasında bir eşdeğer üretimi baz yükü karşılamak için düzenli olarak devrede tutuluyor. SHURA’nın veri tabanına göre, Türkiye’de Aralık 2022 itibarıyla kurulu gücün %49.28’i baz yük olarak kullanılabilecek santrallardan oluşuyor. Bu veride de gördüğünüz gibi, “Kömür santralları baz yük; o yüzden onlar olmazsa elektriksiz kalırız” demek gerçeği çarpıtmak ile eşdeğer.
Elektrik şebekelerinde, sorunsuz çalışabilmesi için sistemin her anında arz ve talebin yani üretim ve tüketimin sürekli olarak dengeli tutulması gerekiyor. Arz ve talep arasındaki herhangi bir sapma, elektrik frekansında sorunların yaşanmasına, şebekenin çökmesi ve tamamen elektriklerin kesilmesi ile sonuçlanabilecek durumlara neden olabilir. Bu yüzden talebin değişkenliğine göre elektrik teminini dengede tutmanız ve bu yüzden de talebi karşılayacak esnekliğe sahip bir elektrik şebekesine sahip olmanız gerekiyor.
Bu, istediğiniz anda kolaylıkla aç-kapa yapabilmeniz, işletmeye alıp, devre dışı bırakabileceğiniz bir esneklik demek. Santralların esneklikleri, başlatma zamanı ve maliyeti, minimum yük seviyesi, rampa hızı, minimum işletme zamanı ve minimum kapatma zamanı üzerinden ölçülüyor.
Bu parametreler üzerinden baktığımızda kömür en esnek elektrik üretim yöntemi değil. Esnekliğini artırmak için yatırım yapmanız gerekiyor ve daha fazla karbondioksit emisyonu ortaya çıkıyor. Örneğin bir hidroelektrik santralı sadece 10 dakika içerisinde devreye girebilirken, kömür santrallarında bu süre 3 ile 9 saat arasında değişiyor.
Ayrıca, Türkiye hem baz yükü karşılamak hem de sistemde esneklik amacıyla kullanılabilecek önemli bir avantaja halihazırda sahip. Türkiye’nin 2022 Aralık sonu itibarıyla kurulu gücü 103.809 MW ve bu sistemin %30.41’i, kömüre göre daha çok esnek olan hidroelektrik santrallar.
Öte yandan kömür santrallarının sistemin tamamen dışında kalması nedeniyle bir arz açığı oluşacağı da kabul ediliyor. Bu arz açığının büyük oranda bir desteğe ihtiyaç duymadan devreye girebilecek rüzgar ve güneş santralları tarafından karşılanması da mümkün. 7 farklı STK için APLUS Enerji tarafından hazırlanan “Türkiye’nin Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım Kömürden Çıkış 2030” raporu ise bu çerçevede sistemin sağlıklı olarak çalışabilmesi ve kömür azaltımı yapılırken doğalgaz kullanımının yüksek oranda artmasının önüne geçilebilmesi için baz yüke yakın olarak çalışabilecek bazı ilave kaynaklara ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. Bu kapsamda, baz yük şeklinde çalışma kapasitesine sahip biyogaz yatırımlarına ve yüksek kapasite faktörüyle baz yük ihtiyacının bir kısmını giderebilecek deniz üstü rüzgâr yatırımlarına 10 sene süreli bir alım garantisi desteği verilebileceğini ekliyor. Bunun nedeni ise bu santralların yüksek yatırım maliyetleri nedeniyle, yalnızca piyasa fiyatlarına bağlı olarak yapılamayacak olması.
Güneş Enerji Santralları Baz Yük Kaynağı Gibi İşletilebilir
Bunun yanı sıra, son yıllarda hızla düşen depolama maliyetleriyle birlikte güneş enerjisinin kesintili elektrik üreten bir kaynak olması dolayısıyla güvenilir olmaması argümanı de zayıfladı. Depolamayla kurulan güneş enerji santrallarının da bir baz yük kaynağı gibi işletilebildiği ortaya çıktı. Yine 8 farklı STK için Solar3GW tarafından hazırlanan rapora göre, lityum-iyon batarya fiyatları, 2010’da $1.100/kWh iken %89 düşerek 2020’de $137/kWh oldu. 2023 itibarıyla bu fiyatların $100/kWh seviyesine düşmesi bekleniyor. Düşen bu fiyatlarla dünyada bataryalı güneş enerjisi santralları örnekleri görülmeye başlandı. Hem dengesizlikleri dengeleyici hem de baz yük santralı gibi kullanılabilen bu santrallarla, kesintili bir kaynak olması argümanı da ortadan kalkıyor.
Rapor, şebeke dengesi açısından kritik olduğu düşünülen lokasyonlarda depolamalı güneş santrallarının düşünülmesi gerektiğini, bölgesel bazda şebekeye yatırım planlarının gözden geçirmesi gerektiğini de ekledi.
Tüm bunların yanı sıra diğer bölümlerde de vurguladığımız gibi dünyanın farklı bölgelerinden ülkeler kömürden çıkış sürecini, hem iklim hem de ekonomik nedenlerle hızlandırıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle beraber enerji krizi şiddetlenirken özellikle Avrupa’da kömür santrallarının devre dışı kalmasında bir yavaşlama görüldü. Bu yavaşlama 2021’de Avrupa Birliği’nin 14,6 GW’lık kömürlü termik santrali kapatarak kendi rekorunu kırmasının ardından geldi. 2022’de sadece 2,2 GW’lık kömürlü termik santral kapandı. Türkiye’de ise bu Avrupa kömürden vazgeçmiyor düşüncesini oluşturdu. Ancak, kömürlü termik santralların geçici olarak yeniden devreye alınması ve ömürlerinin uzatılmasının önümüzdeki birkaç yıl içinde sönümlenmesi beklenirken, “Avrupa kömüre dönüyor” mitinin gerçek hayattaki karşılığı AB’nin kömüre dayalı elektrik üretiminde 2022 yılında sadece %1’lik bir artıştan ibaret olduğu açıklandı.
2022 Aralık sonu itibarıyla Türkiye’de toplam rüzgar ve güneş kurulu gücü 20.8 GW. Son yıllarda hızla gelişen teknolojisi ve düşen ekipman maliyetleriyle, sadece güneş enerjisinden elektrik üretim maliyetleri son 10 yılda %80’in üzerinde düştü ve düşmeye devam ediyor. Kömürü merkeze alan, önceliklendiren ve maddi olarak destekleyen enerji politikaları yerine yenilenebilir enerjiye yapılacak yatırım çok daha makul görünüyor. Ne baz yük için ne de şebekenin esnekliği için Türkiye’nin kömüre ihtiyacı yok.